SinirBilim 16.BÖLÜM – Cinsiyet

SinirBilim 16.BÖLÜM – Cinsiyet

CİNSİYET

Bu bölümde üremeyi sağlayan sinirsel mekanizmalara göz atacağız. Daha sonra da kadın ve erkek beyni arasındaki farklılıklara bakacağız. Kadın ve erkeğin üreme sistemlerinin farklı çalıştıkları aşikar fakat bunun ne kadarlık kısmı beyin için doğru, ya da sadece üreme kısmı mı farklı yoksa diğer başka davranışlar da farklılık gösteriyor mu?

Öncelikle cinsel farklılığın genel kaynağı aileden gelen kromozomlardır. Belli başlı genlerin yönlendirmesiyle cinsel fizyolojiyi ve farklılığı tetikleyen birkaç üreme hormonu üretilir. Üreme organları sinir sisteminin dışında olmasına rağmen daha önce de gördüğümüz gibi beyin tarafından kontrol edilirler. Üreme hormonları da vücudu ve beyin yapısını etkileyebilir.

İncelemeye çalışacağımız bir diğer konu da erkek yada kadın olmanın ne demek olduğudur. Cinsiyeti genetik mi, anatomi mi yoksa davranış mı belirliyor? Göreceğimiz gibi bu soruların cevapları basit değil.

Her bir insan hücresinde bulunan DNA bildiğimiz gibi insanın genetik bir kopyasını barındırır. DNA kromozomların içinde yer alır. İnsanda 46 kromozom bulunur, yarısı anneden yarısı babadan gelir, bunların 44ü birbirleriyle eşleşen kromozomlardır ve diğer kalan ikisi de cinsiyet belirleyen kromozomlar olan X ve Y’dir. Kadınlarda iki tane X kromozomu vardır biri anneden biri babadan gelir, erkeklerde anneden gelen X ve babadan gelen Y kromozomu bulunur. Yani kadın genotipi XX, erkek genotipi XY olarak belirtilir.

X kromozomu Y’ye göre görece daha büyüktür ve X’in 1500 Y’nin ise 50ye yakın gen taşıdığı tahmin edilmektedir. Eğer kadınlarda kromozomlardan biri hasarlı diğeri sağlam ise bu durum negatif bir sonuç doğurmayabilir. Fakat erkekte durum böyle değildir, erkekte X kromozomundaki herhangi bir hasar gelişimsel bir hastalığa sebep olabilir ve bunlar X’e bağlı hastalıklar olarak bilinir. Bunların en bilinen örnekleri renk körlüğü ve kan hastalığı olan hemofilidir.

X kromozomundan farklı olarak Y kromozomunda cinsiyet belirleyen gen vardır (SRY) ve bu testis-belirleyen faktör (TDF) proteinini kodlar. Yani Y kromozomu ve SRY’si olan biri erkek olur, bunlar yoksa birey kadın olarak gelişir. Eğer Y kromozomunun bu bölgesi, XX bir farenin DNA’sına enjekte edilirse fare kadın değil erkek olarak gelişir.

 

Cinsel Gelişim ve Farklılık

Kadın ile erkek arasındaki farklar, vücut büyüklüğü ve kas gelişiminden endokrin fonksiyonuna kadar çeşitlilik gösterir. Çocuğun genetik cinsiyetinin, daha sonraki anatomik cinsiyetini belirlediğini biliyoruz. Peki bu değişim tam olarak ne zaman başlar. Çocuk genotipi nasıl erkek yada kadın olur?

Cevap tam olarak gonatların (yumurtalık ve testisler) gelişirken geçirdikleri özel değişimlerde saklıdır. Diğer organların aksine gonadları oluşturan hücreler gelişirken farklı yolları seçebilirler. Hamileliğin ilk 6 haftasında gonadlar birbirlerinden ayırt edilemezler ve iki yöne de (yumurtalığa yada testislere) evirilebilir durumdadırlar. İşte bu nötr gonad iki önemli yapıya sahiptir: Müller kanalı ve Wolffian kanalı. Eğer fetüs Y kromozomu ve SRY geni içeriyorsa testosteron üretilir ve Wolffian kanalı erkek iç üreme sistemine dönüşür. Bu arada Müller kanalının gelişmesi Müller-engelleyen etmen adlı hormon tarafından engellenir. Tam tersine eğer Y kromozomu ve SRY geni yoksa Müller kanalı kadın iç üreme sistemine dönüşür.

Kadın ve erkeğin dış genital organı da yine aynı ürogenital yapıdan gelişirler, işte bu yüzden çift-cinslik adını verdiğimiz durum ortaya çıkar.

 

Cinselliğin Hormonal Kontrolü

Hormonlar daha öncede bahsettiğimiz gibi kana karışıp işlevsel süreçleri düzenleyen kimyasallardır. Bizim burada özel olarak ilgilendiğimiz bezler cinsel hormon salgılayan yumurtalık ve testisler ile bunları kontrol eden hipofizdir. Bu hormonlar üreme sisteminin gelişmesi ve düzgün işlemesi açısından hayati önem taşır.

Üreme hormonları steroittirler; testosteron ve östrojen gibi. Steroitler kolesterolden sentezlenen moleküllerdir ve yapıları diğer hormonlardan farklıdır. Diğer hormonlar protein olduklarından daha önce gördüğümüz çift katmanlı lipit hücre zarından geçemezler. Fakat steroitler yağlı yapılarından dolayı bu zardan kolayca geçebilirler bu da onlara hücre çekirdeğine ve gen anlatımına doğrudan erişim imkanı sunar.

 

Üreme Hormonlarının Hipofiz bezi ve Hipotalamus Tarafından Kontrolü

Hipofiz bezinin ön lobu, normal bir cinsel gelişim için gerekli iki hormon salgılar: Luteinizan Hormon (LH) ve Folikül-Stimulan Hormon (FSH). Bu hormonlara aynı zamanda ganodotropin de denir. Ganodotropin-salgılayan hormon (GnRH) adından anlaşılacağı üzere Hipotalamusta bulunan ve bu iki hormonun salgılanmasını sağlayan hormondur. Hipotalamustaki sinirsel hareketlilik çok çeşitli ruhsal ve çevresel etmenlerden etkilenerek bu hormonu salgılatabilir.

Hipotalamik girdiler ile gonadal hormonların salınımı arasındaki ilişkiyi aşağıdaki şekilden görebiliriz. Retinadan gelen sinyaller GnRH salınımını gün ışığındaki değişimlere göre etkiler. Bu durum mevsimsel olarak üreyen diğer bazı canlılarda hayatta kalma ihtimalinin en yüksek olduğu dönemi belirlemeye yardımcı olur.

Erkeklerde LH testisleri etkileyerek testosteron üretilmesini başlatır. FSH sperm hücrelerinin gelişmesine yardımcı olur. Kadınlarda LH ve LSH östrojen salgılanmasını sağlarlar.

 

Cinsel Davranışların Sinirsel Temelleri

Yapılarındaki değişikliğe rağmen üretim organlarının sinirsel kontrolü şu ana kadar anlaşılan kısmıyla çok benzerdir. İlk tepki serebral korteksten gelir, fakat omurilik cinsel organlardan gelen duyusal sinyallerle, bu ilk tepkiyi koordine eder ve gereken tepkiyi üretir.

Cinsel dürtü, cinsel organlara kan pompalanmasına ve uyarılmalarına sebep olur. Dış genital organlar çoğunluğunu mekanik-reseptörlerin oluşturduğu bağlantılarla doludur. Dolayısıyla bu reseptörlerin yeterince sinyal alması da cinsel uyarıya sebep olabilir. Bu mekanik-reseptörler somatik duyusal sistemin bir parçasıdır dolayısıyla buradan çıkan aksonlar omuriliğin dorsal kökünde toplanırlar. Daha sonra bazı bölümleri dorsal horna gönderilir ve oradan da beyne giderler.

 

ERKEK VE KADIN BEYNİ NEDEN VE NASIL FARKLILAŞIR

Cinsel üreme çok çeşitli sosyal davranışlara bağlıdır: eş bulma, etkileme, yanında tutma, doğurma, yetiştirme, bakma vs. Her durumda erkek ve kadının sergilediği davranışlar değişiklik gösterir. Davranış da sinir sisteminin yapısı ve işlevine bağlı olduğuna göre erkek ve kadın beyninin de farklı olduğunu iddia edebiliriz. Bu duruma cinsel farklılık/dimorfizm denir. Farklı olduklarını düşündüren bir diğer neden de vücutlarının farklı olmasıdır, bu da bu vücutları kontrol etmek için farklı beyin yapıları gerektirir düşüncesini doğurur.

Cinsel farklılık canlıdan canlıya değişiklik gösterir. İnsan beyninde bu farklılık şimdiye kadar kanıtlanan kadarıyla çok ufaktır.

Bu farklılıklardan bazıları aşikârdır. Mesela cinsel organların etrafındaki kasları kontrol eden motor nöronlara Onuf nükleusu denir ve iki cins arasında farklılık gösterir (erkek de daha fazla motor nöron bulunur)

Memeli beynindeki en büyük farklılık 3. ventriküler bölgede bulunur. Bu bölge üreme davranışlarının kontrolünde rol alır. Şekilde dişi ve erkek fare beyni arasındaki farklılıkları görebilirisiniz.

 

Sexually Dimorphic Nucleus (SDN) (Cinsel olarak farklı nukleus) erkekte kadındakinden 5 ile 8 kat daha büyüktür. İnsanda hipotalamus dışında farklılıklar var olduğu iddia edilmişse de bunları gözlemlemek görece daha zordur. Mesela bazı çalışmaların gösterdiğine göre erkeğin korpus kollasumu kadından daha büyüktür. Fakat bunun sebebi erkek beyninin ve vücudunun kadından daha büyük olması olabilir. Diğer başka çalışmalara göre ise korpus kollasumun splenyum olarak adlandırılan arka ucu kadınlarda erkeklerden daha büyüktür. Fakat korpus kollasumun büyüklüğünde yada biçiminde bir farklılık varsa da bunun ne anlama geldiği bilinmiyor. Bundan sonrası sadece tahminlere dayanıyor.

Velhasıl kelam erkek ve kadın beynindeki cinsel farklılıkları kanıtlamak zor bir iştir çünkü iki beyin çok benzerdir ve kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Buradan bağlayabileceğimiz tek sonuç iki beyin arasında çok ufak farklılıklar olduğudur. Cinsel olarak farklı davranmamızın sebebini daha derine inip, sinirsel bağlantıların düzeninde, beynin nörokimyasında, cinsel hormonların sinirsel gelişime etkilerinde aramak gerekir.

 

Algıda Cinsel Farklılık

Beyinde fazla farklılık gözlenemese de bilişsel becerilerde yine de farklılık olabilir. Bilişsel farklılık olduğunu iddia eden raporlar bazen evrimsel açıklamayla desteklenir: erkekler avcı olarak evrilmişlerdir ve dolayısıyla çevreyi gözlemleme yetileri daha gelişmiştir, kadınlar ise çocuk bakımı için evde kalmıştır ve bu yüzden daha sosyal ve konuşkandırlar.

Kadınların erkeklerden konuşma ağırlıklı testlerde daha başarılı olduğu çok çeşitli araştırmalar tarafından iddia edilmiştir. 11 yaş civarından başlayarak kadınların anlama ve yazma testlerinde daha başarılı oldukları gözlenmiştir. Erkekler ise harita okuma, labirent çözme, mantıksal çıkarım yapma konularında kadınlardan daha iyi sonuçlar elde etmişlerdir.

Şimdi bu bilişsel farklılıklar konusunda birkaç noktanın altını çizmek gerekir: ilk olarak bütün çalışmalardan aynı sonuçlar elde edilmemiştir, bazı testlerde erkekler daha iyiyken diğer başka testte sonuçlar aynıdır. İkinci olarak aynı cins arasındaki bireylerde de çok farklılıklar gözlemlenebilir. Üçüncü olarak da bu farklılıklar doğuştan mı geliyor yoksa deneyimle mi elde ediliyor? Erkek ve kadınlar genelde farklı deneyimler yaşarlar ve bu deneyimler farklı yetenekler geliştirmelerine sebep olur bu da sinirsel devreleri etkiler.

 

Cinsel Hormonlar, Beyin ve Davranış

Her ne kadar erkek ve kadın beyin devrelerinde çok büyük farklar olmasa da, belli cinse özgü davranışların ortaya konabilmesi için (erkek kuşların şarkı söylemesi gibi) bir takım farklılıkların olması gerekir. Testisler androjenler üreterek cinsellikle alakalı gen anlatımını düzenleyip ve sinir sisteminin erilleşmesini tetiklerken, bu androjenlerin yokluğunda ise başka gen anlatımı modelleri ortaya çıkarak beynin dişileşmesine sebep olurlar.

Beynin herhangi bir hormona karşı verdiği tepkinin mekanizması sabittir. Hücre hormon sinyalini bekler ve hormona göre belli gelişme modelini uygulamaya koyar. Androjenler de beynin erilleşmesi için sinyal üretirler.

Cinsel karakteristiği genel olarak hormonlar belirlediği için, genetik olarak erkek beyinsel/zihinsel olarak kadın ya da tam tersi olan canlıların ortaya çıkması da muhtemeldir.

Bazı insanlar kromozom uyumsuzluğu yaşayabilirler. Mesela hasarlı androjen reseptör geni taşıyan genetik olarak erkek (XY) olan bir bireyde androjene karşı duyarsızlık görünebilir. Bu durumda bireyde testis ve testosteron yeterli miktarda gelişmesine rağmen, cinsel organı ve vücudu dişi olarak gelişir. Bu kişiler genetik olarak normal bir dişi gibi görünürler ve öyle de davranırlar fakat adet görmezler ve üreyemezler. Bu durumun tahmin edeceğiniz gibi tam tersi de mevcuttur.

 

Sonuç

Yani özetle erkek ile kadın beyni arasında gözle görülecek kadar büyük fark yoktur. Fakat yine de cinsel süreçleri kontrol etmek için farklılıklar olması gerektiği düşünülüyor. Beynin büyüklüğünün fazla olmadığı düşünülürse, beyindeki ufak farklılıkların büyük farklar oluşturabileceği de garip gelmiyor aslında bana ama bu benim fikrim tabii. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

Hiç yorum yok.

Bir Yorum Yaz